İç içe geçmiş üç çemberin kesişim noktasında sıkıldım hayattan
Diş macunu kıvamındaki sıfatlar üzerime yapışana dekti aynı oluşum
Çatallaşmış seçimlerin ucu açık sonuçlarıyla yoruldum tercihlerden
Ve oksijensiz beyinlerce yazılmış kitaplardan öğrenmeye çalıştım hayatın bilgisini
Yüksek bütçeli hayaller yeşertildi kestane kokan, damı akan, sobalı evlerde
Ardından inişi olmayan merdivenlere dönüştü özlemlerim
İçimizdeki suskun dalgalar çığlıklarla vururken sularımı
Rüzgârın ürperten uğultusu oldu hep hayallerimin fon müziği
Ve tek derdim sermayesiz hayatlara duyduğum özlemdi
Enfeksiyon bile kapamayan gribal kuşlardı bizi tek dehşete düşüren
Ya da henüz icat edilmemiş akıllı işaretlerden yoksun izlediğimiz haber bültenleri…
Geçirdiği kaza sonucu
kırılan oyuncak arabanın arkasından ağlarken
kırılan oyuncak arabanın arkasından ağlarken
Tüm hayatımız avucumuzdan kaymışçasına hissettiren şey
Kaybetmiş olmamızdı ıslak ağızlarca içilmiş şişelerden toplanan ametal kapakları
Sokak keşifleri ve mahalle turlarını erteleme sebebimizdi yirmi metrekare alanda
On beş kişi tarafından yapılması muhtemel maçlar
Koşarak eve kaçma sebebimken çocuk kalbinle
Ve yumuk dudaklarında seni seviyorum demen
Belkide saflığı öğrenmem içindi üzerine basılıp patlatılan pastörize kutularda
Ya da görmem için acımasızlığını hayatın karakteristik çizgili suratlarda
Ne yani, şimdi biz büyüdük ve değişti mi dünya..?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder