Pages - Menu

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Müslümanlaşamamış Türkler Bölüm - 1 (Malazgirt ve Öncesi. Altında Yatan Gerçekler)

Malazgirt zaferi öyle büyüktür ki tarih kitaplarına sığmaz çoğu zaman. Sultan Alparslan'ın muhteşem komutası ve cesur askerleri bir destan yazmıştır Malazgirt ovasında ve savaş kazanılmış, Anadolu'nun kapıları Türkler için ardına kadar açılmıştır. Böylece bilinir bu.. Ama savaşı kazandıran kumandan Alparslan mıdır?


Türkler kitabi bilgiye göre Talas Savaşı'yla, ama esasında çok daha öncesinde müslümanlarla etkileşim hâlinde olmuş ve zamanla bu dini benimsemiş bir millettir. Ama bu sanıldığı gibi hadi müslüman olalım denilip gerçekleşmemiş aksine son derece güç olmuş ve -belki biraz büyük bir iddia olacak ama- hâlâ tamamlanamamıştır.

Malazgirt'i anlamak için evvela dönemin coğrafyasındaki yaşamı bilmek gerekir. Müslümanlığı kabul etmiş devlet yöneticileri ve onlara uymak zorunda kalmış bir halk vardır Selçuklu topraklarında. Belki bir çoğu istemiştir müslümanlığı ama çoğu alışamamıştır bu hayata. Çünkü doğasında saldırganlık vardır. Selçuklu'yu oluşturan halk Oğuz'lar olarak bilinse de genelde, aslında Orta Asya'da düzeni bozdukları için sürülmüş bir topluluğa dayanmaktadır. Dedik ya, saldırganlık doğalarında vardır. Ha bu kimilerine göre barbarlık kimilerine göre kötü bir huy gibi yansıtılır. Ama aslında savaşmayı fazlaca sevdikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Askerliğin bir meslek değil, doğuştan kazanılan bir yetenek sayıldığı bu kamudan gelirini buğday ekerek elde etmesini beklemek hayalperestlik olur. Velhasılı bu huyundan ötürü kardeşlerinin yanında barınamayan Selçuklular yönlerini batıya çevirmiş, burada kendilerine bir devlet kurmuş ve müslümanlığı seçmişlerdir. Savaşçı yapıları kendileri siyasi ve ekonomik bir güç sağlamış zamanla halifenin koruyucusu konumuna kadar gelmişlerdir. Zaten Malazgirt'in altında yatan en büyük etkenlerden biri de, halifeyle arasının iyi olması olmuştur. şöyle ki;

1018 yılında Selçuklu akıncıları zaman zaman çevre devletlerin topraklarına girmiş, oradaki halkla savaşmış, mallarını yağmalamıştır. Ama Selçuklular müslümandır ve bu yaptıkları müslümanlıkla bağdaşmamıştır. Yağma yasaklanır. Ama halk köpürmeye başlar... İçlerindeki enerjiyi atmak istemekte, savaşmak, sevişmek ve yağmalamak arzusundadırlar. Halkının neredeyse ayaklanmaya varan bu kızgınlığa Tuğrul Bey, Halifeyle arası da iyi olduğundan şöyle bir çözüm bulur:
"Müslüman olmayan topraklarda yağma ve tecavüz haram değildir"
diye bir fetva yayınlatır. Bizimkiler durur mu? En yakın müslüman olmayan devlet kim? Doğu Roma yani Bizans. Haydi arslanlarım Bizans topraklarına...

Yıllarca yağmalanır Bizans toprakları. Ama Bizans kendi iç karışıklıkları ve devlet meselelerinden ötürü devletinin sınır güvenliğini sağlayacak güçte değildir. Yeterli sayıda askeri dahi yoktur. Çaresizdir çünkü girdiği ufak tefek çatışmalarda da Türk akıncılarına üstünlük sağlayamamaktadır. Büyük bir savaş kapıdadır. Bizans İmparatoru doğruca bir ordu toplayıp Selçuklu üstüne gitmelidir. Bu sırada Tuğrul Bey ölmüştür. Ama ilginçtir ki, taht kavgaları yaşanmaz. Ufak tefek sürtüşmeler büyük olaylara yol açmaz çünkü varislerin çoğu tahtı istese de herkes içten içe bilir ki o taht meydanlarda isminin hakkını veren, yetenekli ve genç Alparslana yakışacaktır. Tuğrul'un yeğerni Alparslan tahta geçer. Bundan hemen 5 yıl sonra İmparator Diyojen bir atak yapmak ister ama başarısız olur. Ardından 2 yıl sonra daha büyük bir orduyla Anatolia topraklarının yani Anadolu'nun doğusuna ilerlemeye karar verir. Tabi yeterli askeri gücü olmayan ordusunu yıllardır Balkanlara korku salan Peçenek ve Kıpçaklarla güçlendirmiştir.  Yolculuk başlar...

Yıllardır Anadolu'ya yapılan Türk akınlarının etkisini ilk kez görür Diyojen. Dönemin tarih yazıcıları Diyojen ve askerlerinin Malazgirt ovasına giderken ağlamaktan bitap düştüğünü yazarlar. Çünkü Bizans köyleri perişan haldedir, yakılıp yıkılmıştır.

Zaten psikolojik çöküntü içinde olmuş olan Bizans ordusu güçlü Selçuklular ve harika kumandan Alparslan karşısında çaresiz kalmış ve yenilmiştir.

Gerisini zaten herkes biliyor...

Sözün özü şu: Dini, çıkarları doğrultusunda kullanmak bizim yöneticilerimizin yeni uyguladığı bir şey değildir. Evet tarihimiz şanlıdır ama gerçekleri de olduğu gibi kabul etme erdemini göstermekte fayda vardır...

Popular Posts